14 Kasım 2020 Cumartesi

Yetenek Doğuştan mı Gelir

''Yetenek doğuştan gelir'' ''Bunlar hep yetenek, ben ne kadar uğraşsam da yapamam'' 

 Bu kadar çabuk sonuca varmamak gerekir. Yetenek, sahip olduğunuz imkanlara, fırsatlara ya da farklı sebeplere göre farklı yaşlarda ortaya çıkabilir. Bir insanın yaygın olmayan bir müzik aletine yeteneği varsa ve daha önce hiç o aleti eline almadıysa buna yeteneği olduğu nasıl ortaya çıkabilir?

 Bir insanın yeteneği olması o işi yapabiliyor olmasındaki tek sebep değildir. Çünkü başlangıcı yetenekse bile devamını getiren bolca çabadır, emektir. Yeterince emek verilmediği sürece ham yetenek bir yere varmaz.

Her şeyi yeteneğe bağlamamak gerekir çünkü bu ''işte bu yetenek ya, ben ne kadar çabalarsam çabalayayım yapamam'' diyenlerin çabalamadan konuşmaya devam etmesi anlamına da gelebilir. 

Resim üzerine okuyorum, şuan olduğum konuma gelene kadar elimi eğitmek için çokça çalıştım, gözlem yaptım, denedim. Fakat dışarıdan bakan birisi için bu ''saf yetenek'' olunca çabam, emeğim, bu noktaya gelene kadar olan başarısızlıklarım ve geliştirme çabam görmezden gelinmiş oluyor. ''Bu yetenek işi, ne kadar çabalarsam çabalayayım yapamam'' diyen kişilerin çizememesinin tek sebebi, ciddi olarak söylüyorum yeterince bunun üzerine eğilmemek, gözlem yapmamış olmak, alışık olmamak, el-göz koordinasyonu için kendini yetiştirmemiş olmak. 

Elini ve gözünü eğiten herkes çizebilir. Yetenek bir tık daha kolaylaştırabilir belki ama o da kişiden kişiye göre değişen bir şey. Denemeden, üzerine vakit harcamadan sonuca varamazsınız. 

Buna örnek olarak birkaç yıl önce tanıştığım çizim yapan birisinden bahsedebilirim. Lise sondu sanırım, daha önce resim çizmiyormuş. Yılın başında ilk defa resim yapmaya başlamıştı. Gelişmek istiyordu, bol bol çizdi. Yılın ortalarında çoktan portreleri gelişmişti bile, yıl sonundaysa sipariş alacak seviyede hem çiziyor hem de boyuyordu. Bu aynı zamanda başta dediğime de örnek verilebilir, resim üzerine vakit geçirmeseydi ya da fırsatı olmasaydı hiç fark etmeyecekti.

Bu arada yetenek olarak gördüğünüz kişinin kendine has, sanatını yansıtma tarzı da aslında zaman ve çaba istiyor. Aynı zamanda kendinizi ne kadar tanıdığınızla, neyin sizi etkilediğini anlamanızla da alakalı. Yani sevdiğiniz sanatçıyı ''yetenekli'' yapan bu da olabilir.


Bir GSF öğrencisi olarak bu konu hakkında yazmam gerektiğini düşündüm. 

İnsanların ilgileri farklıdır ve ilgilerini her zaman çok erken fark etmeyebilirler, zamanı önemli değildir. Önemli olan kendinizi ne konuda geliştirmek istediğiniz, kendinizi tanımanız ve yeterince çabalamanızdır. 20'li, 30'lu, 40'lı yaşlarda çizmeye başlayıp da büyük işlerde çalışan insanları da düşünebilirsiniz, geç değil.

Adım, adımlar ve emek

1 yorum:

  1. Orta 2'deyken yıl sonu müsameresinde bir berber çırağı rolüyle sahneye çıktıktan sonra tiyatrodan başka bir şey düşünemez olmuştum. Özel yetenek sınavıyla konservatuvara girmeye lise biterken karar vermiştim ama ÖSS'de yeterli puanı alamadığım için kısmet olmamıştı. Ondan sonra aklımdan çıkarmıştım konservatuvarı. 2011'de bir tiyatroya girdim. "Sahne er meydanıdır" derler. İlk zamanlar zorlandım. Rol yapmak kolay değil. Duyguyu seyirciye aktarmak gerekiyor. Zamanla zorluğu aştım ama o rolle alâkalı bir şey. Yani yeni bir geldiğinde başa dönüyorsun, teknik konu dışında sıfırlanıyorsun. Sezon bittikten sonra uygun bir ortam bulamadığım için devam etmedim. Televizyondaki, tiyatrodaki profesyonel oyuncuları gördükçe ne kadar geride olduğumu fark ettim zaten. Üstüne düşseydim şu an gelişir miydim, yoksa pes eder miydim bilmiyorum. Sahnede kendimi kasıyorum ama yazı yazarken rahatım ve daha çok keyif almaktayım. Zaten okumak yazmak eylemleri benim için oyunculuktan da eskiye dayanır. Tiyatroda olduğum zaman bile bazı tanıdıklarım yazmayı esas almamı tavsiye etmişlerdi. Çünkü o dönem bir yerel gazeteye yazıyordum. Tiyatro hevesmiş meğer. Heves gelip geçicidir lâkin ölüm döşeğindeyken de yazmak aklımda olur sanırım.

    YanıtlaSil

Tasarım: Moka